ANA SAYFA

21-     DİNCİ:hayat kendi kendine 4 milyar yılda kendi kendine gelişemez, bir sinir hücresine(nöron) baksanıza, ne kadar kompleks ve olağanüstü bir yapı

EVRİMCİ: evrim gelişiminde hep önceki bilgi ve stabil yapı, doğal seleksiyon sonucu daha sonraki canlılarda kullanılmıştır. Vücudumuzda hem bakterilere hem ilkel bakterilere hem de sürüngenlere ait özellikler taşımaktayız. Nöronların gelişimi 4 milyar yıl sürmüştür, evrimin en son basamağını oluşturur. Nöronların karmaşık olması onların bir tanrı tarafından yaratılmış olduğunu  göstermez, üstelik sinir sisteminin evrimlerine, alt basamaktaki diğer canlı türlerinde rastlamaktayız. Kısacası şu; nöronlar kendi başlarına bağımsız olarak gelişmemişlerdir. Daha önceki bilgiler kendi yapısında kullanılmış, bilgi birikimi sonucunda bu kadar kompleks yapı oluşmuştur. Unutulmaması gereken bir diğer husus da bu yapının bize göre kompleks olmasıdır. Çok daha kompleks yapılara aşina olan fantastik bir uzaylıya göre nöronlar oldukça basit kalabilir.

22-     DİNCİ:bir DNA moleküllünün kendi kendine oluşma olasılığı 10 üzeri 600’da(10’un yanında 600 tane 0) birdir. İstatistikte ise bir şeyin olasılığı 10 üzeri 50den küçükse o şeyin olma olasılığı pratik olarak 0 sayılır. böyle bir şey nasıl kendiliğinden oluşabilir.

EVRİMCİ: DNA kendi kendine bir anda şans eseri meydan gelmemiştir. Kendi içinde dengeli ve tutarlı basamaklar zincirinin ve 3-4 milyar yıllık biyokimyasal bir evrimin sonucudur. Zaten öncelikle DNA ve RNA değil önce proteinler ve dolayısıyla protein yapılı enzimler oluşmuştur. Bunlardan biri de DNA dizgesinin oluşmasını sağlayan polimeraz isimli enzimdir. Daha sonra ilkel RNA, proteinlerin ortamdaki nükleik asitlerle girdikleri tepkimeler soncunda adım adım, basamak basamak 1 milyar yıl içinde oluşmuştur. Ve bu ilkel RNA’dan ilkel yapılı hücrelerin oluşumu da 1,5-2 milyar yıl almıştır. Ki bu ilkel hücrelerin hiçbiri şuanda bildiğimiz hücrelere benzemiyordu. 

Ayrıca şunu da söylemekte yarar görüyorum. Bir ağaç 10000 yaşındaysa, olmaz canım bir ağaç nasıl bu kadar yaşar demenin, bu kadar yıl yaşamanın olasılıklarını çıkartmanın bir anlamı yoktur, olmuş bir şeyin olasılığını hesaplamak saçma bir şey olsa gerek. Sayısal lotoyu tutturma olasılığı da 14 milyarda 1’dir. Sen bunu tutturduğunda, “yok kardeşim, sen bunu tutturmuş olamazsın, çünkü bunun olasılığı çok düşük” mü diyeceğiz yani. Hayır tabiki. Olan olmuştur. 

23-     DİNCİ:Yaşam termodinamiğin ikinci kanununa olan enerjinin minimuma doğru(entropinin artması) hareketine karşıdır

EVRİMCİ:hadi diyelim ki karşı, o zaman Allah kendi koymuş olduğu bu kanuna neden kendi karşı gelmiş olsun ki.

Ancak zaten böyle bir şey yok, çok kompleks gibi gözüken DNA bile entropi ile barış içindedir.

24-  Kutsal kitaplarda tufan denen bir olaydan bahseder. Ve Nuh’un her türden bir çift’i bir gemiye doldurduğundan. Peki soruyorum, yaklaşık 2 milyon mevcut türü ve yokolmuş milyonlarca türü nasıl bir gemiye sığdırdı. Titanic mi yoksa Grand Princess mi. Üstelik birbirleriyle beslenen bu canlılar nasıl oldu da gemide 1 yıl süre boyunca birbirlerine saldırmadı. Ah unuttum, doğru ya, Tanrı “ol” deyince olmuştur bunlar, pardon efendim kusura bakmayın. Aslını soracak olursanız sizler bu soruların çoğunu bu şekilde açıklayabilirsiniz, ama ne kadar tatmin edici onu halkın takdirine bırakıyorum. (akıllı halkın ama, ben açıkçası bu halkın akıllı olduğuna da inanmıyorum ya o ayrı bir konu, sakın bana kızmayın, bu doğru, biraz öz eleştiri yapın, şu sorulardan kaçını kendinize sordunuz bu güne kadar he, yoksa size anlatılanlara aptal gibi inandınız mı, şunu da söyleyeyim aynı aptallık döneminden ben de geçtim, ama gelin kurtulun bu aptallıktan) Ayrıca her canlıdan bir çift aldığını söylüyorsunuz, peki ya iki cinsi olmayan canlıların varlığından haberdar mısınız acaba(bakteriler, virüsler, prokaryotlar ...)

25-     DİNCİ:Evrim teorisi çeşitli yönetim biçimlerinin destekleyicisi niteliğinde olduğu için bu kadar tutulmuş ve desteklenmiştir.

Sosyalizm: ateizme bilimsel bir dayanak oluşturmak istediği için evrim teorisine sahip çıkar.

Faşizm: bazı ırkların diğerlerinden üstün olduğunu savunduğu için evrim teorisine sahip çıkar.

Kapitalizm: Güçlü zayıfı ezer şeklindeki doğal seleksiyondan dolayı evrim teorisine sahip çıkar.

EVRİMCİ:bütün bunlar, evrim teorisinin gerçeklerini değiştirmez. 

26- DİNCİ: gezegenler v.s. yörüngeden sapmadan ne güzel dönüyorlar. Bunların hızı biraz daha az olsa güneşe düşerlerdi, biraz daha fazla olsa yörüngenden çıkarlardı.

CEVAP:1-bu, onları tanrının yaratmış olduğunu göstermez, nerde kanıtın

2-yörüngede ufak sapmalar oluyor, 34 milyon sene(bu süreden tam emin değilim ama belli bir süre sonra) sonra ay yörüngeden çıkacak

3-bir kere bunlar, pat diye yaratılıp da kendilerine bir ilk hız falan verilmiş değil, bunlar güneşle beraber oluşmuş, hızları da zamanla belirmiş gök cisimleridir. Yüksek hızlı olan kümelenmiş toz bulutları daha fazla kümelenemeden güneş sistemini terketmiştir, daha düşük hızlı kümeler ise gezegen olamadan güneşe düşmüşlerdir, bunları etrafta göremememizin sebebi budur.

27-     Her şeyin düzenli olduğundan bahsediyorsunuz, neden Merkür diğer gezegenlerin aksi yönde dönüyor? Neden galaksiler çarpışıyor.

28- DİNCİ: Tüm evren ve canlılar belli bir amaca yönelik olarak birdenbire yaratıldı(bazıalrında 6 günde).

      EVRİMCİ: hem evrenin hem de  dünyadaki yaklaşık 2 milyon mevcut türün ayrıca yokolmuş milyonlarca türün bir anda yaratılmış olduğuna dair en ufak bir kanıt yoktur.

29-SORU: Evrende yeni gökcisimleri ve dünyada yeni bakteriler ve virüsler halen evrimleşmektedir. Neden? Bu bir anda yaratmayı mı gösteri yoksa evrimleşmeyi mi? Ayrıca bir anda “ol” diyerek bir evren yaratılmışsa neden hala genişlemekte?neden sabit değil.

 

30 -DİNCİ: bilim adamları hayat yaratabilir mi
EVRİMCİ 1-hayat yaratma, anne karnındakinin ne olduğunu bilme, öle diriltme gibi şeyler hep sadece tanrının yapabileceği şeyler olarak bilindi. ama bugün bunlardan sadece hayat yaratma dışındakileri insaoğlu yapabilmektedir. canlıları kopyalayabilmekte, bir çocuk doğmadan önce cinsiyeti belirlenebilmekte, tıbben ölmüş insanlar elektrik şokuyla diriltilebilmektedir. artık insanoğlu sözde tanrının işine burun sokabilmektedir ve sokmaya da devame decektir. bunlar bile büyük başarılardır, ve biz eminiz ki yakında insan da yaratılacaktır. bu arada canlılığın yaıtaşı olan aminoasit ve proteinlerin yaratıldığını söylememe gerek yok sanırım. 

2- yukarıda da deiğim gibi bilimadamları henüz bir hayat yaratmadılar ancak bunu başarmaları da olanaklıdır. ayrıca insanın bunu yapma yetersizliği, bunların doğaüstü bir güç tarafında yaratılmış olduğunu göstermek zorunda değlidir. nitekim, tanrı denilen varlığın da bir hayat yarattığını henüz görmedik. bizim istediğim şu, gökten bir vahiy gelsin ve desin ki, şu gün şu saatte şöyle bir canlı yaratacağım" ve bunu yaratsın da görelim. ama bilimadamları birgün bunu da yapacaklar. tek isteğim, o zamana kadar yaşayabilmek ve bu olay gerçekleştiğinde, tüm dincilerin ve tanrıya inananların nasıl paniklediğini görmek.

31-DİNCİ: bir et parçası olan beyin nasıl oluyor da, düşünebiliyor. bir et nasıl kendi kendne düşünüebilir, ve bu etin nasıl olur da duyguları olabilir. demek ki bunları beyin değil ruh sağlıyor.


EVRİMCİ 1-peki görünmez bir varlık, nasıl oluyor da düşünüyor ve duyguları olabiliyor. beyinin düşünmesi sana saçma geliyor da ismi cismi belli olmayan, varlığı kesinlikle kanıtlanmamaış olan, görünmeyen, kütlesi olmayan bir "şey" nasıl oluyor da düşünüyor
2-peki ölen bir A kişisinin beyni, beyni hasarlı olan bir B kişisinin beynine takılınca, B kişisi neden A kişisi gibi davranıyor, onun hüzünlendiği şeylere hüzünleniyori onun hatırlaığı şeyleri hatırlıyor, daha da önemlisi, beyni değişmeden önceki halini neden hatırlamıyor. yoksa beyin nakli olurken ruh nakli de mi gerçeklişiyor. eminim siz sahtekar dinciler, ya bu soru karşısında apışıp kalacaksınız, ya da utanmadan "evet, ruhlar da yer değiştiriyor" diyeceksiniz.
3-şimdi biraz da felsefi bir cevap verelim. 
18. yy'ın mekanikçilerinin görüşü şöyledir. bir nesne, kendi atomlarının toplamından başka birşey değildir ve tüm nesneler hareket halinde olan atomlardan oluştuğuna göre, nesnelerin hareketi sadece kendi parçalarının hareketlerinin bir toplamıdır. ancak ünlü sosyalist Hegel'in düşüncesine göre bir nesne yalnızca parçalarının toplamı değildir. madde, yapılanışı açısından gelişip daha karmaşık biçimler aldıkça yeni davranış biçimleri edinir ve yeni nitelikler ortaya çıkarır. yeni biçim yada yapı, yalnız maddenin daha basit biçimlerinde geçerli olan süreçleri kapsamakla kalmaz, aynı zamanda yeni hareket biçimleri de kazanır. yeni ve daha karışık davranış biçimleri gösterir. bu nedenle bu davranışı açıklamak için yeni ve daha karışık yasaların bulunması gerekir. bu noktada Hegel'in ilkesi şöyledir: herhangi birşeyin miktarını artırdıkça bazen yalnız aynı şeyden daha fazla elde etmekle kalmaz, niceliği ile birlikte niteliğini de değiştirmiş olursunuz. ya da, herhangi bir şeyin yapısı karmaşıklaştıkça yalnız daha önceki gibi davranmakla ve diğer şeylere aynı tepkileri göstermekle kalmaz, belirli bir noktada yeni ve değişik biçimlerde tepki göstermeye başlar.örneğin türler evrim geçirdikçe, daha geniş, karmaşık ve hassas özellikler kazanan gelişmiş maymun beyni yalnız aynı tür işlemlerden daha fazla yapmakla kalmaz yeni işlemler de kazanmaya başlar. (çok basit bir örnek olarak, demirden yapılmış bir makina, demirin erime sıcaklığına getirilince aynı demir gibi erir, yine normal demir gibi elektiriği iletir, v.s. ama bu makina aynı zamanda yeni bir işlev kazanmıştır, birşeyler üretmek, yapmak.)
sonuç olarak şunu demek istiyorum, beyin, evrimin ürettiği şu anki enson aşamadır ve daha önceki atalarının özelliklerini bünyesinde barındırır. onu sadece basit bir et parçası olarak görmek yanlış olur. normal bir et tabiki düşünemez, çünkü bunu yapmak için yeterli donanımı yoktur. bu donanım ise elbetteki nöronlardır, ancak nöronların olması da yetmez. zira, yeni doğmuş bir bebeğin nöron sayısı yetişkin bir insanınıkinden fazladır. önemli olan bu nöronlar arasında oluşan ağlardır. işte "olağanüstü" sayılan fakat aslında basit elektriksel ve kimyasal faaliyetler olan düşünme gibi olaylar bu ağların eseridir. bu konuda daha fazla detaya girmeyeceğim. yalnız şunu da söylemek istiyorum, beyinin birçok yönü daha keşfedilmemiştir, bu dinciler de boyna bu keşfedilmemiş taraflarda saldırıyorlar, ama bunlara yine bir nebze karşılık verebiliyoruz, halbuki bu zavallıların kendilerinin savunduğu teorilerin elle tutulur bir yanı bile yok. beyin ve nöronlar hakkında daha detaylı bilgi almak için Françis Crick'in "Şaşırtan Varsayım" adlı kitabına başvurabilirsiniz.

32-İnsanın yaratılışı

burada anlatılanlar, sanki birisi tanrıya “insanı nasıl yarattın” diye sorulunca tanırnın şimdi verdiği evap gibi algılansın. Yoksa efsanelerdekinin aynısı değil. Tanrı konuşmuyor zaten orda.tanrının yaptıgı şeyler anlatılıyor.

 

Mısır: Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu'yu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratırken görüyoruz."

 

Yunan: Prometheus: "Babam Titan Giapeto, Zeus ile savaş halindeydi. Ağabeylerim Menezius ve Atlas'ı, gaddar Zeus cezalandırdı. Ben savaşa katılmamıştım. Fakat, Zeus'u da hiç sevmedim. Çünkü, evrenin dört köşesinde yaşanan acılara tatsızlıklara karşı çok ilgisiz davranırdı Zeus. Nefret ederdim ondan. Sonunda kararımı verdim. Kendim gibi duygulu varlıklar yaratmalıydım.Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum. Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece."

İnsanı neden çamurla yarattığını ise şöyle açıklıyor : "Ben, önceki tanrılardan böyle gördüm. Böyle terbiye aldım. Örneğin, Zeus da böyle yaratmıştı insanı."

Zeus: "Namlı, şanlı Hephaistos'u çağırdım hemen, 'bir parça toprak al, suyla karıştır' dedim. 'İçine insan sesi koy, insan gücü koy. Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin.' Koca Hephaistos, topal tanrı, hemen yaptı dediğimi. Bir kız biçimine soktu toprağı. Ses koydu içine. Ve, Pandora adını koydu. İşte, böyle yarattım insanı."

Zeus ise neden çamuru kullandığını şöyle açıklıyor:  "Bizde adet böyledir," dedi Zeus. "Benden önce,Marduk da böyle yaratmıştı insanı."

Sümer: Marduk, Sümer tanrısıydı. Oluşma tarihi dörtbin yıl öncesine uzanan Sümer Efsaneleri'nde, "Enuma-eliş Destanı"nda tanrı Marduk'tan söz ediliyordu. O ise şöyle açıklıyor insnaı yaratışını: "Bizim eski tanrılar, yaptığım işlerden dolayı teşekkür etmişlerdi bana. Hallerinden çok memnun olduklarını, ancak kendilerine hizmet edecek, tanrı niteliği taşımayan bir yaratığa ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Bunun üzerine, ben de Ea'nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu'nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim.".

Sadece Enuma-eniş'te değil, Ullikumi, Sankhuniaton gibi diğer Sümer efsanelerinde de yaratılışın ilk harcı olarak çamur kullanılmıştı.

Ünlü gılgamış destanında da aynı olay var. Burda ise karşımıza Aruru geliyor. Diyor ki: "Büyük gök tanrısı Anu -ki, kendisini ben yarattım- Uruk halkının ah ve figanlarını dinlemişti. Beni çağırdı. 'Sen,' dedi, 'Beni yarattın, şimdi de fikrimi yarat.' Bunu duyar duymaz, Anu'nun fikrini kalbimde yarattım. Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda, kahraman Engidu'yu yarattım. Çamurdan yarattığım Engidu, demir gibi serttir. Bütün gövdesi kıllardan simsiyahtır. Kadın gibi uzun saçları vardır."

Bu kadar da tesadüf olur mu, tüm efsanelerde çamur kullanılmıştı. Bereketli toprakların efsanelerinde ilk harç, çamurdu. Önce böcekten, olmayınca çamurdan..

Sadece orta doğuda mı? hayır, uzakdoğuya gidelim

Çin: çin efsanelerinde tanrı Pen-gu var. Diyor ki: "Ben çok kuvvetliydim," dedi Pen-gu. "Havayı toprak ve yeryüzü olarak ikiye böldüm. Sonra öldüm. Nefesimden rüzgarlar, sesimden gökgürültüsü, gözlerimden güneş ve ay, vücudumdan dağlar, kanımdan ırmaklar ve denizler, saçlarımdan yıldızlar, terimden de yağmur meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden insanlar oluşmuş."

İşte farklı bir hikaye. Böcekten gelen insan. Acaba!. Efsanenin geri kalanını dinleyelim

"Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine tanrıça Ngüho, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."

Tevrat ve Kuran: "Ve Allah dedi: 'Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım/Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allah'ın suretinde yarattı./Ve Rab Allah yerin toprağından Adam'ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve Adam yasayan can oldu./Fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı./Ve Rab Allah Adam'ın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı./Ve Rab Allah Adam'dan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adam'a getirdi.." Adem ile Havva'nın ilk günahları ve cennetten kovuluşları ile devam eden bu yaratılış öyküsü, hemen hemen aynen Kur'an'a geçmişti.

Neden çamur:

Kimbilir, belki de atalarımız, kendilerine son derece gerekli olan, tüm ihtiyaçlarını karşılayan su ve toprağa özel bir önem vermişlerdi. Su ve toprak birlrşince çamur oluyordu. Zaten günümüze değin gelen büyük efsaneler, soyut düşünce sistemleri, Dicle'nin, Fırat'ın, Nil'in, Indus'un, sulak ve bol çamurlu topraklarından yeşermişti. Büyük uygarlıklar yaratan bu topraklar, zengin efsanelere de yataklık etmişti. Bin yıllar öncesi insanlarının su ve toprağa olan bu şükran borçlarını anlamamak mümkün değildir.

Özet

Kutsal kitaplarda sözedilen "insanın çamurdan yaratıldığı" fikri, kutsal kitapların ortaya atılmasından çok daha önceki çağlarda yaşayan insanların eserlerinde ve efsanelerinde gülmüştür. Bu durum, kutsal kitapların içine bu eser ve efsanelerden alıntı yapıldığının, kutsal kitaplarin bir Tanrı/Allah-varsa eğer- tarafından değil, kendilerine peygamber adını veren zamanının toplum lideri olabilecek kabiliyette insanlar tarafından yazıldığının (hazırlandığının) somut bir göstergesidir. Bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir:

1)Gılgamış Destanı: "Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda ,kahraman Engidu'yu yarattım."

2)Sümer'lilerin Enuma-eliş Destanı: "Bunun üzerine ben de Ea'nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu'nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim."

3)Çin Efsanelerinden: "Bunun üzerine Tanrıça Ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. Ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."

4)Mısır'da Luxor Tapınağı'nda bulunan kabartma bir resim: "Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor."

5)Hesiodos Destanı. "Namlı, şanlı Hephaisdos'u çağırdım hemen. 'Bir parça topral al, suyla karıştır' dedim. 'İçine insan sesi koy, insan gücü koy."

6)Yunan Efsaneleri'nden: "Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (Prometheus anlatıyor.) Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.)

7)Tevrat'tan: "Ve Rab Allah yerin toprağından Adam'ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu."

8) Kur'an, Mü'minün 12-16: "And olsun ki Biz insanı süzme çamurdan yarattık."

9) Kur'an, Es-Safaat 11: "Hakikat Biz onları cıvık bir çamurdan yarattık."

10)Kur'an, Sad 71-76: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın."

 

İLERİ

 ANA SAYFA