Ortak atadan türeyiş
Ortak atadan türeme düşüncesi
ilk olarak sıralı bir biçimde tabakalaşmış kayalarda bulunana fosillerdeki
sistematik değişikliklerin gözlenmesiyle oluştu. Bugün bu gibi tabakaların
bazılarının birkaç kilometre kalınlıkta olabildiği ve 2.7 milyar yıllık
bir birikime karşılık geldiğini biliyoruz.
Zaman içinde geriye doğru
gidildikçe fosiller günümüzdeki türlere daha az benziyor ve pek çok farklı
tür tek bir türe indirgenebiliyordu. Ancak Darwin zamanında paleontoloji
bilimi daha emekleme dönemindeydi ve tabakalaşmış kayaların çoğu ya hiç
çalışılmamış, ya da yetersiz çalışılmıştı. Bu yüzden geçiş türü
fosilleri eksikti ve bu Darwin’in endişelendiriyordu. Yaratılışçılar
daha o zamandan beri evrim teorisindeki bu noktayı yakalayıp , teoriyi buradan
vurmaya çalıştılar. Gerçekte bugün fosil belgelerinde aradaki boşlukların
çoğu doldurulmuşsa da yine de boşluklar vardır.
Gözlenen yaşam biçimlerinin
ortaya çıkış sırası ve prokaryotlar (çekirdeksiz hücreler) dışında
hepsinin aynı tür hücrelerden oluşmuş olması, bütün ana yaşam biçimi sınıflarının
ilk ökaryotik (çekirdekli hücreler) hücreler düzeyinde aynı atayı paylaştıklarını
göstermektedir. Ayrıca balıklarla amfibiler, amfibilerle sürüngenler, sürüngenlerle
memeliler arasındaki geçişleri belgeleyen çok sayıda fosil bulunmuştur.
Yaratılışçıların bahsettiği gibi bir tufan olayına ait hiçbir ize
rastlanmamıştır. Ancak zaman zaman olağandışı çok yağışın olduğu dönemlerin
olduğuna kuşku yoktur ama bütün dünya üzerinde dağları bile aşan bir su
baskınını destekleyen tek bir bilimsel kanıt yoktur.
Tüm canlıların geçmişi hakkında
her basamaktaki canlının fosiline rastlamak mümkün değildir. Hiçbir fosile
rastlanmayabilirdi de. Fosil elde etmenin ne kadar zor, şans eseri olabilecek
bir olay olduğunu anlamak için fosillerle
ilgili kısma bakınız.Ama eldeki fosillerden edinilen kanıtlar,
bilmeceyi birleştirmek için önemli ipuçları sağlamaktadırlar. Şimdi bu
geçiş fosillerine biraz değinelim, hani şu yaratılışçıların hiç
bulamadığımız söyledikleri geçiş fosilleri.
Eustropnepteron isimli balık, Labyrşndthodont adlı bir amfibiana evrimleşmiştir. Amfiabianlardan sürüngenlere evrimleşen canlılar bugün bile mevcuttur. Seymouria bu geçişe bir örnek teşkil eder. Ve her iki sınıfa ait özellikler taşır. Sürüngenlerden kuşlara evrimleşen canlılardan birkaçı ise Archaeptoryx, confuciusornis, Sinornis, Eoaluavis v.b. dir. Bunlardan Archaeptoryx , dincilerin en çok saldırıda bulunduğu bir türdür ve ona kesinlikle bir kuş gözüyle bakarlar. Ancak onun yarı kuş-yarı sürüngen olduğu kesinlikle ispatlanmıştır. Sadece bu canlı üzerine yazılmış bir makale Bilim Ve Ütopya dergisinin Kasım 98 sayısında mevcuttur. Sürüngenlerden memelilere geçişin bir örneği olan Monotreme’lerden Echidna yumurta ile üreyen bir memelidir, ancak memelilerden bir farkı REM uykusunun olmamasıdır. Yine aynı şekilde Cynognatus hem memeli hem sürüngen özelliklerini taşıyan kurt büyüklüğünde bir canlıdır. Burada yazmaya gerek duymadığım daha bir sürü geçiş fosili bulunmaktadır.
Embriyolojik kanıtlar
Embriyoloji, ortak ata düşüncesine başka bir koldan destek sağlayan bir bilim dalıdır. Bir midye türü ile karides, istakoz gibi deniz kabuklularınnın pek bir benzer tarafı yoktur. Ancak embriyolojik açıdan incelendiğinde bu midyenin gelişimi sırasında bir larva döneminden geçtiği ve bu sırada bu deniz kabuklularından hiçbir farkı olmadığı anlaşılmıştır. Bu da ikinsin ortak atadan geldiğini gösterir.
Benzer biçime insan ve diğer
memeli embriyonları gelişmeleri sırasında hiçbir yanılgıya olanak bırakmayacak
şekilde balıklarda bulunan solungaç oyukları taşıyan ancak bunların
kullanılmadığı bir durumdan geçerler ki bu da insanların ve diğer
memelilerin solungaçlar yardımıyla solunum yapan uzak ataları paylaştıklarını
gösterir. Hatta Bilim Ve Ütopya dergisinin Ekim 98 sayısının 27. sayfasına
bakacak olursanız çeşitli hayvanların erken embriyon dönemlerinde
birbirlerine ne kadar benzediklerini görürüsünüz. Bu da hepsinin ortak geçmişi
yani ortak atayı paylaştıklarını gösterir.
Moleküler biyoloji kanıtları
Her şeyden önce kalıtımın
kimyasal temelinin evrenselliği; yani tüm canlılar için aynı kalıtsal
mekanizmanın geçerli olması ortak atadan türeyişin karşı konulmaz derece
güçlü bir kanıtıdır. Bakteriler, bitikler, ve insanlar da dahil olmak üzere
bütün hayvanlarda kalıtsal bilgi DNA içinde kodlanmıştır. Hücre çekirdeğinde
bulunana DNA’da depolanmış bilgiyle protein sentezlenmesini mümkün kılan
genetik şifre bütün canlılarda küçük farklılıklar dışında aynıdır.
Ayrıca bugün bütün canlılarda
protein sentezinde 20 çeşit aa’nın kullanıldığı bilinmektedir.
Ancak moleküler biyolojide elde
edilen kanıtlar daha da ileri gider. DNA’yı oluşturan nükleotidlerin ve
proteinlerdeki aa’ların dizilişindeki benzerlik derecesi artık sayısallaştırılabiliyor.
Mesela insanla şempanzenin bir protein çeşidini oluşturan aa’ların 104’ü
de aynıdır. Başka bir tür maymunda ise 1 aa fark eder. Atta bu fark 11, bir
balık türünde ise 23tür. Görüldüğü gibi aa farkı arttıkça canlının
bize benzerliği de azalmaktadır.